Son Yazılar

20 Kasım 2016 Pazar

İlk DSLR'nizi Nasıl Kullanacağınızı Öğrenmeniz İçin Nihai Rehber


İlk kez bir DSLR satın aldıysanız; heyecanla kameranızı kutusundan çıkardıktan sonra, bir sürü kadran ve butonla karşılaşırsınız; manuel ayarların karmaşıklığına dalmaktan çekinir ve hemen "Auto" modunu arar ve bu modda çekim yapmaya başlarsınız. İlk başlarda, bazıları için bu durum kabul edilebilir görünecektir, ancak zaman geçtikçe DSLR'niz, yaratıcı çekimler için manuel kontrollere geçiş yapmanız için size adeta yalvarmaya başlayacaktır. Peki ama nereden başlamalısınız?




Kendinizi, yeni bir kamera ile ne yapacağını tam olarak bilemeyen bir amatör olarak görüyorsanız, bu makale tam olarak sizin için hazırlanmıştır. Otomatik moddan kurtulmanız ve DSLR'nizin kontrolünü tam olarak elinize alabilmeniz için kısa ve öz bir şekilde hazırlanmıştır. Kameranızın kullanım kılavuzu yerine kullanabileceğiniz bu makalemizdeki her bir konu derinliğine irdelenmemekle birlikte, kameranızın kontrolünü elinize alabilmeniz için yeterli bilgiyi size sunarak kullanım kılavuzunu okumadan önce size gerekli en temel bilgileri verecektir.

DSLR'nizi Nasıl Kullanacağınızı Öğrenme Basamakları


  1. Çekim modlarını kavramak (öncelikli modlar ve tam manuel dahil olmak üzere)
  2. ISO'yu anlamak
  3. 'Pozlama üçgenini' öğrenmek
  4. Poz telafisi dahil olmak üzere ölçümde ustalaşmak
  5. Odaklamayı öğrenmek
  6. Dosya boyutunu / türlerini anlamak
  7. Beyaz dengesi kavramak
DSLR'nizden en iyi şekilde faydalanmak istiyorsanız, öğrenmeniz gereken çok şey var, ancak yukarıdaki konuların her birinden bahsederek başlayalım.

1. Çekim Modları

Başlamak için en iyi yer çekim modlarıdır. Çekim modları büyük olasılıkla 'otomatik, Av, Tv, P, M' ve belki de daha fazla etiketli bir kadranda bulunacaktır. Çekim modunun seçilmesi, deklanşöre bastığınızda fotoğraf makinenizin nasıl davrandığını belirleyecektir; örneğin 'otomatik' seçildiğinde, kamera diyafram ve perdehızı da dahil olmak üzere pozlamayla ilgili her şeyi belirleyecektir. Diğer modlar 'Av, Tv, P, M', kamerayı sizin kontrol etmeniz için vardır:


Mod kadranı biraz farklı görünüyorsa endişelenmeyin; farklı üreticiler çekim modları için farklı kısaltmalar kullanıyor. Mod kadranında 'A, S, P, M' harfleri (Av, Tv, P, M yerine) olabilir, ancak hepsi aynı şekilde çalışır. Aşağıda verilen mod için her bir kısaltmayı verdim.

Diyafram Öncelikli (Av ya da A)

Diyafram öncelikli mod, 'yarı otomatik' bir çekim modu olarak düşünülebilir. Bu mod seçildiğinde, fotoğrafçı diyaframı ayarlarken kamera otomatik olarak perde hızını seçer. Peki diyafram nedir ve ne zaman kontrol etmek istersiniz?

Diyafram, obtüratör (perde) açıldığında ışığın geçmesine izin verilen objektifteki açıklık boyutudur - diyafram ne kadar büyük olursa, o kadar çok ışık geçer.

Diyafram 'f-stop' cinsinden ölçülür ve genellikle bir 'f-numarası' kullanılarak gösterilir, örn. f/2.0, f/2.8, f/4.0, f/5.6, f/8.0 vb. Burada, daha büyük bir açıklık (daha geniş bir açıklık), daha küçük bir f-sayısı ile (örneğin f/2.0) ve daha küçük bir açıklık (daha dar bir açıklık) daha büyük bir f-sayısı ile (örneğin f/22) ile gösterilmektedir. Açıklığı bir bütün f-stop ile azaltma, örn. F/2.0 ila f.2/8 veya f/5.6 ila f/8.0, kameraya giren ışık miktarını yarıya indirir.


Diyafram, doğrudan alanın derinliğini, yani odaklanan bir görüntü miktarını etkilediğinden, fotoğrafın en önemli özelliklerinden biridir. Büyük bir alan derinliği (küçük bir diyafram kullanılarak (büyük f sayısı) elde edilir), manzara içindeki geniş bir mesafenin, aşağıda manzara fotoğrafında arka plandan ön plana odakta çıkması gibi, odaklandığı anlamına gelir.

Ön plandan arka plandaki dağlara her şeyin odakta olduğundan emin olmak için f/13 diyafram kullanılmıştır. Fotoğraf: Elliot Hook
Sığ alan derinliği (büyük bir diyafram (küçük f-sayısı) kullanılarak elde edilir), yalnızca nesnenin keskin odaklandığı bir görüntü üretecekse de, arka plan yumuşaktır ve odak dışıdır. Bu, genellikle, resmin arka plandan izole edildiği, portre veya, aşağıdaki örnekte de olduğu gibi, yaban hayatı çekerken kullanılır:

Yumuşak, odak dışı bir arka plana karşı net bir su sıçanı fotoğrafı elde edebilmek için f/4.5 diyafram kullanılmıştır. Fotoğraf: Elliot Hook
Diyafram önceliğini kullanırken, alan derinliği üzerinde tam kontrol sahibi olabilirsiniz; kamera geri kalanı halleder.

Enstantane Öncelikli (Tv ya da S)

Diyafram önceliğine benzer şekilde, bu başka bir 'yarı otomatik' çekim modudur, ancak bu durumda, fotoğrafçı perde hızını ayarlarken kamera diyaframı belirler. Saniye cinsinden ölçülen enstantane hızı (veya daha sıklıkla saniyenin kesirleri), fotoğraf çekerken örtücünün (obtüratör) açık kalma süresidir. Örtücü ne kadar uzun süre açık kalırsa, sensöre o kadar daha fazla ışık geçer.

Örneğin spor, aksiyon veya vahşi yaşam gibi hızlı hareket eden varlıkların olduğu çekimlerde bir konuyu dondurmak isterseniz kısa bir örtücü hızı seçersiniz:
Uçan kuşun hareketini dondurmak için 1/4000 saniye gibi hızlı bir perde hızı kullanılmıştır. Fotoğraf: Elliot Hook
Hareketli bir nesneyi bulanıklaştırmak istiyorsanız, örneğin bir şelale üzerinde suyun akışının fotoğrafını çekmek istediğinizde, uzun bir perde hızı kullanırsınız (yavaş çekim hızlarında, örtücü açıkken fotoğraf makinesinin sabit kalmasını sağlamak için kamerayı bir üçayağa sabitlemeniz gerektirir):

Dalgaların hareketini ipeksi bir etki ile verebilmek için 6 saniye gibi bir uzun perde hızı kullanılmıştır. Fotoğraf: Elliot Hook
Belirli bir fotoğraf için gereken perde hızından ayarlarken, kamera doğru pozlamayı sağlamak için gereken uygun diyaframı belirleyecektir.

Diyafram ve enstantane öncelikli çekim modları yarı otomatik modlardır, yani tamamen manuel değildir, ancak çekim yapmak için inanılmaz derecede yararlı modlardır; bu da belirli sahneleri yakalamak için yeterli kontrol sağlamaktadır.

Program (P)

Program modu, diyafram / enstantane önceliğinin yarı otomatik modları ile tam manuel kontrol arasında neredeyse yarım bir geçiş modudur. Program modunda, diyafram açıklığını veya perde hızını ayarlayabilirsiniz; kamera diğer değeri buna göre ayarlayarak doğru pozlamayı sürdürecektir, yani diyaframı değiştirdiğinizde perde hızı otomatik olarak değişecek veya tam tersi olacaktır. Bu, diyafram öncelikli veya enstantane öncelikli çekim modları arasında geçiş yapmadan elde edebileceğiniz bir hareket özgürlüğü sağlamaktadır.

Manuel (M)

Manuel mod adından da anlaşılacağı üzere, pozlama belirleme üzerinde tam kontrol sahibi olduğunuz moddur; bu modla hem diyaframı hem de perde hızını kendiniz ayarlayabilirsiniz. Vizör içinde veya ekranda, fotoğrafın aşırı / az pozlandığını size gösterecek bir pozlama göstergesi olacak, bu göstergeyi de dikkate alarak doğru pozlamayı sağlamak için perde hızını ve diyaframı değiştirmeniz gerekecektir.

Pratik olarak konuşmak gerekirse: Kamerayı 'otomatik' moddan çıkarmanın ilk adımı olarak diyafram ve enstantane öncelikli modları kullanmak, farklı ayarın fotoğrafları nasıl etkilediğini anlamaya başlamak için iki basit yol sunar ve kameranın nasıl kullanılacağını öğrenmek için mükemmel bir başlangıç noktasıdır.



2. ISO

ISO, kameranızın sensörünün ne kadar hassas olduğunun bir ölçüsüdür. Bu terim, çekim şartlarına bağlı olarak farklı hassasiyetteki filmlerin kullanılabileceği sinema fotoğrafçılığından gelmektedir ve dijital fotoğrafçılığın da farklı bir yönü yoktur. ISO hassasiyeti, ISO 100'den (düşük hassasiyet) ISO 6400'e (yüksek hassasiyet) kadar sayısal olarak gösterilir ve belirli bir pozlamayı elde etmek için sensörün ihtiyaç duyduğu ışık miktarını gösterir.

'Düşük' hassasiyetlerde, aynı pozlamayı elde etmek için daha az ışığın gerekli olduğu yüksek hassasiyete kıyasla belirli bir pozlamayı elde etmek için daha fazla ışık gereklidir. Bunu anlamak için iki farklı duruma göz atalım:

Düşük ISO değerleri

Güneşli bir günde, açık havada çekim yaparsanız, pozlama sırasında sensöre erişen çok ışık var demektir; yani, sensörün doğru pozlamayı elde etmek için çok hassas olması gerekmez. Bu nedenle, ISO 100 veya 200 gibi düşük bir ISO değeri kullanabilirsiniz. Bu, çok az gren (veya gürültü) ile en yüksek kalitede görüntüler verecektir.

ISO 100 ile yapılan bir çekimde fotoğrafta gren oluşması gözlenmez (%100 kırpma yapıldığında bile (sağda)) Fotoğraf: Elliot Hook

Yüksek ISO değerleri

Örneğin karanlık bir katedral veya müze gibi düşük ışık koşullarında çekim yapıyorsanız, kamera sensörünüz için çok fazla ışık mevcut değildir. ISO 3200 gibi yüksek bir ISO değeri sensörün hassasiyetini artırır ve doğru miktarda ışığa maruz kalmış görüntü elde etmek için az miktarda mevcut ışığı etkili bir şekilde yakalar. Bu yakalama etkisi, görüntü üzerinde artan bir gren yan etkisiyle birlikte gelir ve bu da genel görüntü kalitesini düşürmektedir. Gürültü, daha koyu / gölgeli bölgelerde en belirgin halini almaktadır.

Güneş batarken elde edilmiş bu çekimde ortamdaki doğal ışık yetersizdi. Bu nedenle ISO 4000 gibi yüksek bir hassasiyet kullanılmış; buna bağlı olarak da fotoğrafta gren oluşumu gözlenmiştir (sağda). Fotoğraf: Elliot Hook
Pratik olarak konuşmak gerekirse: ISO değerini ne kadar düşük tutarsanız, daha az grenli ve daha kaliteli bir görüntü elde edersiniz. Güneşli bir günde dışarıda ISO200'ü seçin ve nasıl sonuç verdiğini görün. Bulutlar atarsa, belki 400-800 arasında bir ISO seçebilirsiniz. İç mekanlarda hareket halindeyseniz, ISO'yu yaklaşık 1600 ya da daha fazla olarak düşünün (bunlar yaklaşık başlangıç noktalarıdır).

Birçok dijital SLR fotoğraf makinesinde, ISO değerini mümkün olduğunca düşük tutarak çekim yapmanızı sağlayan bir 'otomatik ISO' işlevi bulunmaktadır. ISO1600 veya 3200 gibi görüntülerin çok grenli çıkacağı bir üst sınır tanımlamanıza izin verebileceğiniz Auto-ISO, çok kullanışlı bir araçtır ve daha sonra özel olarak istediğiniz durumlarda bu ayarı devre dışı bırakabilirsiniz, örneğin, bir üçayak kullanarak manzara görüntüleri çekiyorsanız, mümkün olan en düşük ISO değerini kullanabilirsiniz.

3. Pozlama Üçgeninin Tanımlanması

Diyafram, enstantane hızı ve ISO'nun tümünün 'pozlama üçgeni'nin bir parçası olduğuna dikkat etmek önemlidir. Bunların hepsi, belli bir pozlama için kameraya giren ışık miktarını (diyafram, perde hızı) veya kamera tarafından gereken ışık miktarını (ISO) kontrol ederler.

Bu nedenle, hepsi birbirine bağlıdır ve kameranızın kontrolünü ele geçirmek için aralarındaki ilişkiyi anlamanız çok önemlidir. Ayarlardan birinde bir değişiklik, diğer ikisini de etkiler. Örneğin, konuyu anlamanız için ISO 400, f/8.0 ve 1/10 saniyelik perde hızı değerlerini ele alalım. Alan derinliğini azaltmak ve f/4.0'lık bir diyafram kullanmaya karar verirseniz, diyaframın boyutunu iki f/stop daha arttırarak fotoğraf makinesine giren ışık miktarını 4 faktör arttırmış olacaksınız (yani, iki kere iki kat artış). Bu nedenle, pozlamayı dengelemek için aşağıdakileri yapabilirsiniz:

  • Durum 1: Perde hızını 4 kat azaltabilir, yani 1/40 saniyeye indirebilirsiniz.
  • Durum 2: ISO değerini 4 kat azaltabilir, yani ISO 100 değerine indirebilirsiniz.
  • Durum 3: Yukarıdaki, perde hızını ve ISO'yu 2'şer kat (1/20 saniye ve ISO 200) da indirebilirsiniz.
Diyafram, ISO ve perde hızı pozlamanızı etkileyen faktörlerdir ve hepsi birbirine bağlıdır. Önemli olan sonucu dengede tutabilmektir!
Yukarıdaki üç durumun da diyafram değişimine karşı ışık faktörünü 4 kat azaltma etkisi vardır. Bu, yalnızca hepsinin birbirine bağlı olduğunu anlatan bir durumdur ve bu nedenle bir değişkenin değiştirilmesi bir diğerinde de değişikliğe neden olacaktır.

Yarı otomatik çekim modlarının ve otomatik ISO'nun bir kombinasyonunu kullanmak, pozlamanızı başlangıçta böyle bir şekilde ayarlamayı düşünmek zorunda kalmayacağınız anlamına gelir, ancak ISO veya diyafram açıklığının çekim hızı ile olan ilişkisini anlamak ve hızlı sonuçlar almada ve DSLR'nizi yönetmede sizin için büyük bir adım olacaktır.

4. Işık Ölçümü

Yukarıdaki tartışmaların hepsinden sonra, kameranın mevcut ışığın miktarına bağlı olarak pozlamayı hesapladığını söyledim, peki esasında süreç nasıl işliyor?

Otomatik pozlama hesaplamasının herhangi bir biçimini (örneğin, diyafram öncelikli mod, enstantane öncelikli mod, otomatik ISO vb.) kullanarak bir fotoğraf çekerken, fotoğraf makinesi daima 'ortalama' pozlamayı hesaplamaya çalışır. Hem parlak hem de karanlık alanlardaki tüm sahneyi değerlendirir ve "orta" gri olarak adlandırılan, tüm görüntüdeki tüm tonların ortalama %18 griye ulaşması için pozlamayı belirler.

Bu ışık ölçümü olarak bilinir ve fotoğraf makinenizi kar yağdıktan sonra olduğu gibi parlak bir beyaz sahneye yönlendirdiğinizde çıplak gözle gördüğünüzden daha koyu bir görüntü ile karşılaşmanızın nedenidir. Benzer şekilde, kameranızı düşük ışıklı bir oda gibi çok koyu bir sahneye yönlendirirseniz ve fotoğraf çekerseniz, ortaya çıkan görüntü her zaman çıplak gözle gördüğünüzden daha parlak çıkar.

Sahne her zaman kamera tarafından ortalaması alınarak çekilir ve çoğu zaman görüntü doğru şekilde açığa çıkmış gibi görünür. Bununla birlikte, sahnedeki hangi alanlardan ölçüm yapılacağını kontrol edebilirsiniz.

Genellikle, seçebileceğiniz üç ölçüm modu vardır:

Ortalama - Kamera, görüntünün tüm köşesindeki tonları köşeden köşeye doğru değerlendirecek ve sahneyi bu değerlendirme sonucunda  %18 griye maruz bırakacaktır.

Merkez ağırlıklı - Kamera, vizörün merkezinde, görüntünün en uç köşelerini dikkate almadan, sahnenin toplam % 80'ine kadar toplam alanın değerini ölçecektir.

Noktasal ölçüm - Kamera, sahnenin çok küçük bir alanını kullanacak, tipik olarak vizörün merkezinde, vizör alanının yaklaşık %5'ini kaplayan küçük bir alanı. Bu alanda karanlık / açık tonların değerlendirilmesini yapacak ve bu değerlendirmeden tüm sahneyi %18 griye çevirecektir.

Pratik olarak konuşmak gerekirse: Kameranızla çalışırken, ortalama veya merkez ağırlıklı ölçüm önemli bir başlangıç ​​noktasıdır. Her ikisi de gerekli pozlamanın oldukça tutarlı bir ölçüsü sağlayacak şekilde çalışmaktadır ve eğer bir mod seçip onunla çekimlere devam ederseniz, kısa bir süre içinde çıplak gözle gördüğünüze kıyasla bir sahnenin ne zaman aşırı ya da az pozlanacağını kestirebilirsiniz.

Ancak, bir sahne aşırı ya da az pozlanırsa ne yapabilirim? Pozlama telafisinin işe koşulacağı yer burasıdır.

Pozlama Telafisi

Genellikle deklanşör yakınında küçük bir +/- düğmesinde bulunan bu özellik, nasıl kullanılacağını öğrenmenizi gerektirecek en kullanışlı işlevlerden biridir. Kameranın okuduğu ışık ölçümünü artırmanızı ya da azaltmanızı sağlar.


Bir sahne öncelikle parlak tonlar içeriyorsa ve çok koyu çekilmişse, örneğin parlak beyaz kar sahnesi (varsayılan ölçme sistemi tarafından genellikle %18 griye düşürülür), pozlama telafisi uygulayarak fotoğraf makinesine, sahnenin orta griye kıyasla daha aydınlık çıkmış olması gerektiği komutunu verebilirsiniz.

Karlı bir yamaçın önünden sıçrayan bir bahar kuzusu. Sol: Kamera düz, kar gri gibi çekilmiş. Sağ: +2 duraklı pozlama telafisi ile (rötuş aşamasında eklendi) fotoğraf, olması gerektiğine çok daha yakın bir sonuç aldı. Fotoğraf: Elliot Hook
Tersine, bir sahne öncelikle koyu tonlar içeriyorsa ve çok karanlık bir gece sahnesi (normalde varsayılan ölçme sistemi tarafından %18 oranında griye yükselecek gibi) daha aydınlık bir hale getiriliyor ise, negatif pozlama telafisi uygulayarak fotoğraf makinesine sahnenin orta griye göre daha koyu olması gerektiği komutunu verebilirsiniz.

5. Odaklama

Hangi çekim modunu kullandığınıza veya hangi ISO değerini tanımladığınıza bakılmaksızın, çekimlerinizde olmazsa olmaz noktalardan birisi de odaklamadır. Odaklama başarılı bir şekilde sağlanmazsa, fotoğraf istediğiniz gibi çıkmayacaktır.

Otomatik odaklama modları

DSLR'ler bir dizi otomatik odaklama modu ile birlikte gelir, ancak anlaşılması en önemli olan ikisi kolaylık açısından AF-S ve AF-C'dir

AF-S — tekli otomatik odaklama . Bu, insan portreleri, peyzajlar, binalar vb. gibi sabit konuların fotoğrafını çekerken en iyi şekilde kullanılır. Deklanşöre yarım bastığınızda, düğmeyi basılı tuttuğunuz sürece odaklama elde edilecek ve o noktada kilitlenecektir. Odaklamayı değiştirmek isterseniz, düğmeyi serbest bırakmanız, yeniden oluşturmanız ve sonra tekrar yarım basmanız gerekir.

AF-C — sürekli otomatik odaklama. Bu, en iyi spor ve vahşi yaşam gibi hareketli nesnelerin fotoğraflarını çekerken kullanılır. Deklanşöre yarım bastığınızda odaklanma belirli bir nesneye getirilecek ve kilitlenecektir. Bu nesne hareket edince, odak onunla birlikte ayarlanacak, fotoğraf çekene kadar her zaman yeniden odaklanacaktır.

(Bu modlar, objektifin üzerindeki AF / MF anahtarları ile karıştırılmamalıdır; burada AF, otomatik netleme, MF, manuel netleme demektir. Elle netleme yapmak istediğinizde bu anahtarı MF yönüne çekmeniz gerekecektir. Yukarıda otomatik netleme modlarının kullanılması için, lensin AF'ye ayarlandığından emin olun).

Odak Noktaları

Her iki odaklama modu da odak noktalarına güvenerek çalışmaktadır. Vizöre baktığınızda, ekranda bir miktar kare / nokta görmüş olmanız gerekir. Deklanşöre yarım bastığınızda, bu karelerden birinin kırmızı renkle vurgulanmasını beklemelisiniz. Bu, aktif odak noktasıdır ve kameranın kadraj içinde odaklandığı konumu göstermektedir. 9 odak noktasına sahip bir vizör aşağıda gösterilmiştir:



Yeni DSLR'ler 50'den fazla odak noktası ile gelebilir ve kameranın doğru odak noktasını seçebileceği düşüncesiyle onu tam otomatik odak noktası seçiminde bırakmak cazip gelebilir. Bununla birlikte, yalnızca ne üzerinde odaklanmak istediğinizi biliyorsanız ve doğru bir öznenin odağınızda olduğundan emin olmak için, tek odak noktasını kullanmaktan ve o odak noktasını konu üzerinde bırakmaktan daha iyi bir yol yoktur.

Tek bir odak noktası seçerseniz, yön düğmelerini kullanarak bir noktadan bir noktayı kolayca geçiş yapabilirsiniz. İstediğiniz konunun odak noktasını seçerseniz, kameranın istediğiniz yere odaklanmasını sağlarsınız. Yeterli uygulama yaptıktan sonra, kamerayı gözünüzden çekmeden odak noktasını değiştirebilme alışkanlığını da kazanabilirsiniz.

Pratik olarak konuşmak gerekirse: İlk olarak fotoğraf makinenizi tek bir odak noktası kullanacak şekilde ayarlayın (fotoğraf makinesinin el kitabında bunun nasıl yapılacağı anlatılır). Böylece, üzerinde odaklanmak istediğiniz nesneyi seçip, çekim yapmak istediğiniz nesnenin odağa geldiğinden emin olabilirsiniz. Temel odaklama modları ve odak noktası seçimi hakkında bilgi sahibi olduğunuzda, kameranızın sunabileceği daha gelişmiş modları keşfedebilirsiniz.

6. Dosya Boyutu / Türleri

Kameranızın kaydettiği görüntülerin boyutunu ve hangi dosya türünü kullanacağınızı seçme şansına sahipsiniz. Mümkün olan en yüksek megapiksellerden en iyi şekilde yararlandığınızdan emin olmak için dosya boyutunu mümkün olan en büyük şekilde ayarlayabilirsiniz.

Ayrıca, görüntülerin 'raw' veya 'jpeg' dosya türü olarak kaydedilip kaydedilmeyeceğini seçme seçeneğine de sahipsiniz. Bir ham (raw) dosya sıkıştırılmamıştır ve bu nedenle, rötuş sırasında (yani bilgisayarınızdaki) çok fazla düzenlemeye olanak tanıyan çok fazla fotoğraf verisi içermektedir; bununla birlikte, her dosyayı özel düzenlemeler yaparak 'işleyebileceğiniz" ek özellikleri de beraberinde getirmektedir. Bir jpeg, kamera tarafından otomatik olarak işlenen sıkıştırılmış bir dosya türüdür. Kameradan doğrudan 'baskıya hazır' görüntü şeklinde çıkar ve çok daha küçük boyutlarından dolayı hafıza kartı başına daha fazla fotoğraf çekilebilir.

Pratik olarak konuşmak gerekirse: Fotoğraf makinenizle çalışırken jpeg kullanmak işin en kolay yolu. Ham dosyaların işlemeyi öğrendiğinizde ise en iyi sonuçları alırsınız.

7. Beyaz Dengesi

Jpeg formatında çekim yapıyorsanız, yukarıda tavsiye edildiği gibi, fotoğraf çekmeden önce beyaz dengenizi ayarladığınızdan emin olmanız gerekir. Beyaz dengesi fotoğraflarınızın renk tonunu önemli ölçüde etkileyebilir. Bazen fotoğraflarınızın mavi bir tonda olduğunu fark etmişsinizdir veya diğerlerinde her şey çok turuncu görünür. Bu, beyaz dengesi ile ilgilidir ve bilgisayarınızdaki görüntü üzerinde bazı ayarlamalar yapmak mümkündür, ancak çekimden önce işi sağlama almak çok daha kolaydır.

Farklı ışık kaynakları (örneğin güneş, ampuller, floresan şeritler vb.) farklı dalga boylarında ışık yayarlar ve bu nedenle renk sıcaklığı olarak bilinen renklerle ifade edilirler. Bir mumdan çıkan ışık veya gün doğumu / gün batımı sırasındaki güneş ışığı çok sıcaktır ve çok sayıda kırmızı / turuncu dalga boyu içerir; floresan bir şeritten gelen ışık çok daha serindir, çok sayıda mavi dalga boyu içerir. Bu renkli ışık yüzeyden yansıtılır, ancak beynimiz bunu fark edecek kadar zeki ve otomatik olarak karşı koyar, yani yine de beyaz bir yüzeyi beyaz bir yüzey olarak görürüz. Bununla birlikte, fotoğraf makineniz zeki değildir ve aksi belirtilmediği sürece, renk efekti vermekte olan turuncu veya mavi tonları görüntülerinize kaydeder.

Solda: Otomatik beyaz dengesi kullanılarak çekilen görüntüde sokak aydınlatmasından ağır bir sarı tonu var. Sağda: aynı görüntü, bir 'Tungsten' beyaz dengesi kullanılarak düzeltildi, taş üzerinde daha serin tonlar ve mavimsi gökyüzü etkisi verdi. Fotoğraf: Elliot Hook
Farklı ışık kaynaklarının renk sıcaklığı çok iyi bilinirken kameranıza farklı koşullardaki ışık renklerinin üstesinden gelmeye yardımcı olan bazı önayarlar vardır - sıcak ışığı soğutmak ve serin ışığı ısıtmak - bu ayarların hepsi sahnenin renklerini doğru bir şekilde yakalamak için çalışmaktadır. 'Otomatik' özellik (otomatik WB veya AWB), sahnedeki baskın rengi algılar ve buna karşılık gelecek şekilde ışığın rengini tahmin etmeye çalışır, ancak bazı durumlarda hatalı ölçümler yaparak hatalı sonuçlar verir. Bu nedenle, çekimi yapmadan önce beyaz dengesini ayarlamanız sonuçtan emin olmanın en iyi yoludur (Not: yukarıdaki fotoğraf, beyaz dengesinin düzeltilmesi için bana çok fazla hakimiyet veren raw bir dosyadır. Jpeg dosyaları beyaz dengesi ayarlarına elverişli değildir, yani beyaz dengesi düzeltmesi fotoğraf çekilmeden önce yapılmalıdır):

Gün Işığı - Açık ve güneşli günlerde kullanılmak üzere tasarlanmıştır. Parlak güneş ışığı, net bir günde nötr ışığa çok yakın olduğumuzdan genellikle bu modu kullanırız.

Bulutlu - Bulutlu bir günde çekim yaparken kullanılmalıdır. Gün ışığı görüntülerine sıcak tonlar ekler.

Gölge - Gölgeli alanlar genelde daha serin, daha parlak görüntüler ürettikleri için gölgede çekim yapmak için kullanılmalıdır, sıcaklık verir.

Tungsten - Sarı tonları soğutmak için iç mekanlarda, akkor ampullerde veya sokak lambalarının altında çekim yaparken kullanılır.

Floresan - İç mekanda çekim yaparken floresan ışık şeritlerinin yeşil / mavi tonlarını telafi eder.

Flaş - Flaş görüntüye serin bir mavi renk katacaktır, bu nedenle biraz sıcaklık katmak için kullanılır.

Pratik olarak konuşmak gerekirse: otomatik beyaz dengesinden kaçının ve beyaz dengesini manuel olarak ayarlayın. Genellikle, gökyüzüne bakıp günün hangi saatinde olduğunuza göre beyaz dengesini kolayca belirleyebilirsiniz. İç mekanlarda hareket halindeyseniz, altında çekim yaptığınız aydınlatmayı kontrol edin ve uygun beyaz dengesini seçin. Fotoğraf makinenizi çantanızdan çıkardığınızda yakında sizin bir parçanız haline gelecektir.

Sonuç

Bu, sıçrayışınızı gerçekleştirmek ve fotoğraf makinenizi 'Otomatik' konumdan çıkarmak istediğinizde yapmanız gereken ayarların bir özetidir. Bunların tümünü hemen göz önünde bulundurmanız gerekmez, ancak her bir ayarın etkisini keşfetmek ve anlamak yakında kameranızın tam kontrolünü ele geçirmenizi sağlar. Kontrol hissi ve yaratıcı sonuçlar üzerindeki doğrudan etkide en belirgin farkı verecek en büyük adım, 'diyafram öncelikli' veya 'enstantane öncelikli' çekim modlarını kullanmaya başlamak ve bunlarla aşina olduğunuzda daha fazlasını keşfetmek hakkında düşünmeye başlamak olacaktır. Yakın bir zamanda fotoğraf makinenizi gizemli bir kara kutu olarak düşünmekten vazgeçeceksiniz ve ilk etapta başlangıç noktasından ne kadar ileri bir seviyeye geldiğinizi fark edeceksiniz.

Yorum Gönder

Makalemizle ilgili düşüncelerinizi yorum olarak paylaşabilirsiniz. Yorum yapmak için kayıt olmanız gerekmemektedir.

 
Copyright © 2010 - 2021 Profesyonel Fotoğrafçılık . Tasarım: OddThemes - Yayımcı: Gooyaabi Templates - Kullanım Koşulları
DMCA.com Protection Status