Son Yazılar

16 Ocak 2019 Çarşamba

Fotoğrafçılıkta Kompozisyona Giriş


Fotoğrafçılığın pek az konusu seçtiğiniz kompozisyon kadar önemli – ve karakteristiktir. Kompozisyon, bir fotoğraf aracılığı ile söylemek istediklerinizi tam olarak iletme gücüne sahiptir ve izleyicinin gözünü çerçeve içinde sorunsuz bir şekilde yönlendirir. Haklı sebeplerle, görüşün en güçlü yolu olarak addedilir. Bu makale, bu blogda daha önce bahsedilmiş olan en önemli unsurları kapsayan ve her birinin birbirleriyle nasıl ilişkili olduğunu inceleyen bir derleme olacaktır.


1. Kompozisyonun Tanımı

Temel olarak ele alındığında, kompozisyon fotoğrafçılıkta anlaşılması kolay bir konudur. Her ne zaman bir fotoğraf çekseniz, çerçeve içinde nelerin bulunacağına bilinçli bir şekilde karar vermelisiniz. Ve, daha da önemlisi, çerçeve içindeki nesnelerin nasıl bir düzen içinde bulunacağına da karar vermelisiniz. Bu nedenle, kompozisyon fotoğraf içindeki nesneleri bilinçli bir şekilde düzenlemekten başka bir şey olarak görülmemelidir; daha karmaşık tanımlar kafa karıştırmaktan bir işe yaramayacaktır.

Elbette, "kompozisyon" kelimesini tanımlamak dile kolaydır; başarıyla uygulamak ise sanılanın aksine oldukça zorlayıcı olabilir. Örneğin, güçlü bir kompozisyon, nesneleri rastgele bir şekilde düzenlemekten çok daha fazlasıdır. Bunun yerine, aksi halde olacağından çok daha önemli bir şekilde fotoğraflara anlam katacaktır. Bir gölge artık bir gölge değildir; bir insanın yüzüne doğru giden bir çizgidir — ve kişi arka planda asılı bir tabloyla aynı renkteki bir saksıya bakmaktadır. Kompozisyonunuz bir hikaye anlatabilir ve başka şekilde bir araya gelemeyecek birkaç varlığı birbirine bağlayabilir. Başarılı bir kompozisyonun nihai amacı fotoğrafın anlamını artırmaktır.

Fotoğrafçılıkta kompozisyon ile ilgili çok daha fazla bilgi almak isterseniz, "kompozisyon ipuçları" üzerine yazılmış olan tüm makalelerimizi inceleyebilirsiniz.


2. Fotoğrafta Görselleştirme

Başarılı bir fotoğraf oluşturmanın ilk adımı deklanşöre basmadan önce gerçekleşir: görselleştirme. Bu, fotoğrafı zihin gözünüzle görme ve daha sonra hangi değişiklikleri yapmaya çalıştığınızı kendinize sorma kavramıdır.

Görselleştirme tamamen fotografik kararlarınızı sorgulamanızla alakalıdır. Doğru konuya mı odaklanıyorsunuz yoksa başka bir şey mi arıyorsunuz? Görüntünün hangi duyguları (yani karamsarlık, uğursuzluk mu yoksa canlılık ve mutluluk mu) aktarmasını istiyorsunuz? Fotoğraf tamamen işlendikten sonra, baskıda ya da ekranda nasıl görünecek?

Pek çok fotoğrafçı başlangıçta gerçek değerini anlamamış olsa bile görselleştirmenin önemi gözardı edilemez. Görselleştirme, iyi bir fotoğrafın arkasındaki planlamadır – fotoğrafın çekilmeden önce görüntünün nasıl görüneceğini tam olarak anlama çabası. Tahmin edeceğiniz üzere, görselleştirme her bir sanat türünün çok önemli bir bileşenidir. Mermerden başka hiçbir şeye bakmasa bile, bir heykeltıraş heykelinin nasıl görüneceğini planlar. Ressamlar fırçalarını ellerine almadan önce ortaya nasıl bir eser çıkacağını planlar. Soyut veya deneysel sanatçıların bile eserlerini ortaya koymadan önce akıllarında bir fikir vardır. Fotoğraf farklı olmamalıdır; görselleştirme üzerinde zaman harcarsanız, fotoğraflarınız mükemmel bir seviyeye ulaşacaktır.


3. Gözü Yönlendirmek

İzleyicilerin gözünün fotoğrafta nereye kayacağını tahmin edemezsiniz, yine de onu bir nesneye ya da diğerine doğru yönlendirme yeteneğine sahipsiniz. İzleyicinin arka plandaki dağlara daha fazla dikkat etmelerini mi istiyorsunuz? Birinin şapkası ya da sahil boyunca uzanan palmiye ağaçları hakkında ne düşünüyorsunuz?

İzleyicinin dikkatini çekmenin en kayda değer yollarından birisi, kompozisyonun bir bölümüne basit bir şekilde bir çizgi eklemektir. Bunlara genellikle yönelen hatlar denir, ancak bu bile oldukça özel bir durumdur. Tipik "yönelen hatlar", bir manzarada ön plandan arka plana kadar uzanır ve izleyicinin gözünü sahne içinde hat boyunca yönlendirir.


Ancak, diğer çizgiler izleyicilerin gözünü basit bir şekilde yönlendirir. Görüntü boyunca uzanan bir dal ya da çimenleri hayal edin; tanımdaki ön plan - arka plan kavramına uyan bir "yönelen hat" olmamasına rağmen, izleyicilerin gözlerinin izleyebileceği bir yol sunar. Benzer şekilde, bir dağın çizgileri ile bir okyanus dalgasının kıvrımı da aynı etkiyi sunacaktır.


Çizgilerin yanı sıra, izleyicinin gözünü fotoğrafta bir noktaya yönlendirmenin başka yolları da vardır. Temelinde, kompozisyon ile ilgili her şey dünyayı görme şeklimizle ilgilidir. Bir nesne parlak, kontrastlı ya da canlı renkler içeriyorsa, kesinlikle dikkatimizi çekecektir. Aynısı insanların gözleri ve yüzleri için de geçerlidir. Kısacası, bekleyeceğiniz üzere, fotoğraflarda aynı şeyler dikkatimizi çekmektedir.

Bunu her zaman avantajınıza olacak şekilde kullanmanız mümkün olmayabilir. Örneğin, konunuz canlı bir arka planın önünde koyu renkli bir nesne ise, tamamen farklı bir sahneye odaklanamazsınız. Bununla birlikte, aynı konuyu daha temiz bir arka plan önünde çekerek görüntüyü değiştirme imkanını elde edebilirsiniz. Ya da, rötuş işlemi sırasında nesnenizi aydınlatabilir ya da arka planın doygunluğunu azaltabilirsiniz. Bir fotoğrafın her bölümünü değiştiremeseniz bile, bu ilkeleri lehinize olacak şekilde kullanabilirsiniz.


4. Üçler Kuralı

Belki de en iyi bilinen kompozisyon kuralı, bazı fotoğrafçıların görüntülerini çerçevelemek için kullandıkları özel bir yöntem olan üçler kuralıdır. Temel olarak üçler kuralı, aşağıda gösterildiği üzere, bir fotoğrafı dokuz parçaya bölmeye dayanır. Ayırma çizgilerinin kendileri – ve dört birleşme noktası – fotoğrafın içindeki en güçlü bölgeler olarak kabul görür. Ana konu bu dört bölgeden herhangi birine yerleştirilirse, birçok fotoğrafçı tarafından daha fazla fark edilir bir ölçüde daha güçlü fotoğraflar ortaya çıktığı kabul edilir.

Kaynak: https://meghansroom.wordpress.com/digital-room/rule-of-thirds-and-types-of-camera-shots/
Aşağıda, üçler kuralının uygulandığı bir fotoğraf görebilirsiniz. Fotoğrafta ağacın sağ üçte bir çizgisine yerleştirilmesini görebilirsiniz.


Bu arada, üçler kuralının genel olarak işe yaramadığını düşünen fotoğrafçılar bulunur. Yeni başlayanlar için önemli olduğunu düşünen – belki de çok daha fazlası da – var, ancak üçler kuralı, ileri düzey fotoğrafçılar için son derece basittir. Ve, sadece bazı nadir görüntüsünde kullanımdan kaçınan (ayna yansımaları ya da soyut nesneler gibi), bunun haricinde tüm çekimlerinde üçler kuralına gönülden bağlı kalan fotoğrafçılar da bulunur. Siz hangisi olursanız olun, bir kurala katı bir şekilde bağlı kalmaktansa iyi bir kompozisyon için kuralları gözardı etmeyi hep aklınızda tutun.

Bana sorarsanız, kişisel görüşüm, fotoğrafçıların büyük çoğunluğunun aynı fikirde olamayacağını en baştan anladığım için, burada yer vermiş olsam da üzerinde uzun uzun konuşmaya gerek olmadığı yönünde. Üçler kuralı – ve öneminin abartılışı olasılığı – hakkında daha fazla bilgi edinmek isterseniz bu konuda yazılmış diğer yazılarımıza göz atabilirsiniz.


5. Denge

Üçler kuralından ziyade, fotoğraflarımı denge fikri ile oluşturmaya meyilliyimdir. Birçok fotoğrafçı da benzer düşüncelere sahiptir. Bir fotoğrafın tamamen dengeli olması, sağ ve sol yarılarının eşit düzeyde görsel ağırlığa sahip olması anlamına gelir.

Peki, görsel ağırlık nedir? Cevap oldukça basittir – görsel ağırlık izleyicinin dikkatini çeken şeydir. "Gözü Yönlendirmek" bölümünde kısaca bahsedildiği gibi, güçlü görsel ağırlık sunan bazı unsurlar bulunmaktadır:
  • Karşıtlık alanları
  • Odakta olan ögeler (özellikle fotoğrafın çoğu odak dışı olduğunda)
  • Parlak noktalar
  • Doygun alanlar
  • Sıcak (kırmızı/sarı) renkler
  • Büyük varlıklar
  • İnsanlar ve, daha az oranda, hayvanlar
  • Konunun gözleri
  • Konunun baktığı yön (boş bir alana doğru bakıyor olsa bile görsel bir ağırlığı vardır; çünkü izleyiciler de onunla aynı yöne bakmak isteyecektir)
Bir fotoğrafın dengeli olup olmadığını görmek için onu bir kaldıraç üzerinde imiş gibi hayal edin. Fotoğrafın yarısı daha ağır ise fotoğraf bir tarafa basacaktır. Bir fotoğrafın dengeli olabilmesi için sağ ve sol kısımların aynı ölçüde ağırlığa sahip olması gerektiğini unutmayın. Bir fotoğrafın bütün ağırlığı fotoğrafın alt kısmında da yer alabilir, ancak yine de mükemmel bir şekilde dengelenmelidir.


Denge kullanılarak çekilmiş bir fotoğraf örneği aşağıdadır. Bu fotoğrafta sağ tarafta ağaç, önünde bir kadın bankta oturuyor. Bu fotoğrafı dengelemek için sol tarafa ise bir aydınlatma lambası yerleştirilmiş. Bu şekilde fotoğraf dengelenmeye çalışılmıştır


Bununla birlikte, denge her zaman iki ayrı nesnenin görüntünün merkezinden aynı mesafede olması gerektiği anlamına gelmez. Örneğin, önemli bir nesne ve daha az dikkat çeken diğer nesnelerin olduğu bir fotoğraf düşünün. Öncelikli nesne fotoğrafın merkezine yakın ve önceliği olmayan diğer nesneler çerçevenin kenarlarına yakın olarak yerleştirilmiş olsa da fotoğraf dengede olarak kabul edilir. Ya da, herhangi bir ilgi alanı olmayan soyut bir sahnenin fotoğrafını çekiyorsanız, lensi hangi noktaya doğrulttuğunuzun bir önemi olmaksızın görüntünüz dengede olabilir.

Aynı zamanda, fotoğrafın tamamı mükemmel bir şekilde dengede olmak zorunda değildir. Bazen, bir sahnede bir gerginlik hissi uyandırmak için kasıtlı olarak dengesizlik kullanılmak istenebilir. Bu, genellikle hoş, "ideal" bir kompozisyondan kaçınmayı deneyebilecek olan savaş ve belgesel fotoğrafçıları için geçerlidir. Aslında, dengede olmayan fotoğraflar her bir fotoğrafçılık türünde kullanılabilir. Bir manzaradaki gerginliği ve heyecanı göstermek istiyorsanız, fotoğrafı dengesiz bir hale getirmek mükemmel bir araç olabilir. Aşağıdaki fotoğrafı inceleyebilirsiniz (fotoğraf sol tarafa ağır basmaktadır):


Denge karmaşık ve bazen öznel bir konudur, ancak fotoğraflarınızı önemli bir derecede iyileştirme potansiyeline sahiptir. Denge ile ilgili daha fazla bilgi edinmek için Fotoğrafçılıkta Denge adlı makalemize göz atabilirsiniz.

6. Sadelik

Fotoğraflarınızı geliştirmenin en iyi yollarından birisi basitliğe odaklanmaktır. Örneğin, başlangıç seviyesindeyseniz, öncelikli olarak basit sahneleri aramanıza yardımcı olur. Genel olarak, bir kumsalda fotoğraf çekmek yağmur ormanlarının kalbinin fotoğrafını çekmekten daha kolaydır – her iki manzaranın da eşit derece ilgi çekici olduğunu varsayarsak – çünkü, plajlar çok daha basit manzaralardır.


Sahadayken, fotoğrafınızda bulunmasını istemediğiniz ögelere de dikkat edin. Sadeleştirme fotoğrafınızın tamamen boş ve minimalist olması gerektiği anlamına gelmez; ancak çerçeve içindeki her bir nesnenin nihai amaca hizmet etmesi gerektiğini anlatır. Karmaşık bir fotoğraf bile, açık ve belirgin bir mesaja sahipse, "basit" olabilir.


7. Sonuç

Bu ipuçları, geniş kompozisyon dünyasının yüzeyinden bir kesit içermektedir; ancak fotoğraflarını bir sonraki seviyeye ulaştırmak isteyen fotoğrafçılar için bir rehber niteliğindedir. Kompozisyon, kurallar ya da yasalarla öğrenilecek bir şey değildir; sizin emrinizde bir araç dizisidir.

Her şeyden önemli olan ipucu, deneme yapmaktır. Bu ipuçlarının ardındaki teoriyi ne kadar anladığınız fark etmez, kompozisyon bireysel olarak mükemmelleştirilmesi gereken bir şeydir. Fotoğraf çekmek için harcadığınız zaman arttıkça kompozisyonlarınız o ölçüde mükemmeleşecektir. Bu tekniklerin tek amacı budur.

Yorum Gönder

Makalemizle ilgili düşüncelerinizi yorum olarak paylaşabilirsiniz. Yorum yapmak için kayıt olmanız gerekmemektedir.

 
Copyright © 2010 - 2021 Profesyonel Fotoğrafçılık . Tasarım: OddThemes - Yayımcı: Gooyaabi Templates - Kullanım Koşulları
DMCA.com Protection Status